İstiklal Yolu’ndan zor şartlarda Anadolu’ya silah ve cephane taşıyan yüzlerce isimsiz kahraman geçmiştir. İnsanüstü çabalarla bu görevi yerine getirip Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında önemli görevler üstlenmiştir.Bu kahramanlardan bazılarının öyküleri şöyledir;
13 Haziran 1921’de İnebolu kıyılarında yaklaşık bir yıldır süren telaşın bir yenisi daha yaşanıyordu. Kayıklar, açıkta demirlemiş gemilerden cephane yüklü sandıkları kıyıya getirmiş, ilçe halkı kıyıya yaklaşan kayıklarda taşıyabildikleri sandıkları omuzlayarak depolara taşıyorlardı. Salih Reis kıyıya yanaşmış cephane yüklü kayıktan ihtiyar bedenine aldırmadan bir top mermisi omuzladı. Bu arada Kastamonu Bölgesi Komutanı Muhittin Paşa’da Kadı Salih Reis’i izliyordu.Muhittin Paşa yardım etmek amacıyla bu 70’lik ihtiyarın yanına geldi ve ;
“Dede, ver de bende taşıyayım…” dedi.
Sırtındaki mermiyi zorla taşıyan ihtiyar Kadı Salih Reis başını bile kaldırmadan;
“Bana yardımı bırak düşman gemileri geliyor. Git bir sandık cephanede sen omuzla!” diyerek farkında olmadan Paşayı tersledi ve mermisini vermedi. Bu diyalog üzerine etrafta bulunanlar Paşanın kızdığını düşünürken Muhittin Paşa;
“Bu millet ölmez, bu millet esir olmaz” dedi.
Kastamonu’nun Seydiler ilçesinden olan Şerife Bacı sonu hazin biten bir kahramanlık destanıdır.
1921 yılının ilk aylarında, Şerife Bacı İnebolu’dan aldığı cephanelerle Kastamonu’ya doğru yola çıkmış, çetin kış şartları ve aniden bastıran tipi sırasında bağlı bulunduğu kağnı kolundan ayrı düşmüştür.Şerife Bacı o zor şartlarda Kastamonu Kışlası yakınlarına kadar gelmişse de o şartlarda donmaktan kurtulamamıştır. Fırtına ve tipinin sabahında bir bebeğin ağlama sesini takip eden devriye ekibi sahibi donmuş bir kağnı arabası ile karşılaşmıştır. Devriye ekibi kağnıda üzerleri kardan etkilenmemesi için battaniye ile örtülmüş cephane ile cephanenin arasında kuru otlara yatırılmış bir bebek bulunmuştur.
Kastamonu ve Türk kadınının Milli Mücadele’de anıtsallaşmasının cephe gerisinde ve cephede omuz omuza hizmet verişinin en önemli örneklerinin biri de Halime Çavuştur. Savaş döneminde ailesinin tüm ısrarlarına rağmen cepheye giden Halime Çavuş o dönemde yadırganmamak için saçlarını kazıtmış erkek gibi traş olmuş ve hep bir erkek gibi giyinmiştir.İnebolu’dan aldığı birçok cephaneyi, cephelere ulaştıran Halime Çavuş düşman kurşunuyla yaralanmış buna rağmen cephe ve cephe ardı görevlerini sürdürmüştür.